Tarih, 19. yüzyılda bilim, 20. yüzyılda sosyal bilim olarak kavrandığını yine Lukacs’ın ifadesinden, 21. yüzyılda yeniden edebi bir tür olarak kavranmakta olduğuna tanık olmuştum. Şiir de edebiyatın bir türü olduğuna göre neden şiirlerle tarih yazılamayacaktı. Kimsenin henüz böyle bir denemeye giriştiğini duymamıştım ve araştırmalarımda da rastlamamıştım. Bu zor ve o kadar da cesaret isteyen bir uğraş olacaktı. Şiirin albenisi ve okuma lezzeti böyle bir denemenin içine çekti beni. Önce “Şiirlerle Dünya Tarihi İlkçağ”, daha sonra “Şiirlerle Dünya Tarihi Ortaçağ” kitaplarımı yayınladım. Oldukça ilgi gördü. Bunun verdiği cesaretle Yeniçağ ve Yakınçağ tarihlerini yazmak fikrine kapıldım, ancak yaşadığımız bugün Dijital Çağ-Bilişim Çağı gerek cazibesi gerekse bol malzeme tedariki açısından ve ilgi alanının genişliği bu konuyu öne almamı gerektirdi. İyi de oldu. Günceli yakalamak geleceğe ışık tutmak bakımından önemliydi.
Yaşadığımız bugün ve geleceğe olan merak ve gezegenimizin nereye doğru gittiği endişesi herkeste öncelikli bir konuydu. Dijital Çağ ve insanlığı bekleyen gelecek merakı bu konuda bir yolculuğa çıkma fikri bana daha ilginç ve heyecan verici geldi. Çeşitli kitapları temin edip incelediğimde anlatılan konuların şiirsel tınılarını yakalayarak konu bütünlüğüne sadık kalarak şiirsel bir dille anlatmaya çalıştım. Bunda ne kadar başarılı olabildiğim elbette okuyucunun takdiridir.
(Tanıtım Bülteninden)
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.