Yaşamını değiştiren -kendi deyimiyle berbat eden- olayların başladığı o güne değin hep korktu Haşmet, korkarak yaşadı...
n
Herkesten, her şeyden korktu. Canlı cansız, büyük küçük, güçlü güçsüz her şeyden ve herkesten...
n
Çağlayanın sesinden, gök gürültüsünden bile.
n
Rüzgârın uğultusundan, ateş üstündeki çaydanlığın homurtusundan bile.
n
Ta uzaklardan gelen vapur kampanasının sesinden, tren lokomotifinin kalkış çığlığından bile.
n
Komşu ninenin horultusundan, nezleli ablanın hapşırığından bile... Her şeyden, her sesten, her devinimden ürktü, kaçtı, saklandı.
n
Saklandıkça daha çok korktu. Korktukça daha çok saklandı...
n
Ama ilk önce -ve en çok- babasından korktu.
n
Daha el kadar bebeyken hem de, dünya denilen karmaşık ve çıkışsız labirentin tuhaf renklerini bile algılayıp tanımakta zorlanıyorken...
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n