Sanırım o anda hiçbirimiz Zaman Makinesi’ne pek inanmadık. Aslında Zaman Gezgini, inanmak için fazla zeki olan o adamlardandı; onu tam olarak anlamış hissetmezdiniz kendinizi; açıksözlülüğünün ardında daima biraz kurnazca ağzı sıkılıktan, pusudaki bir marifetten şüphelenirdiniz.
n
Filby modeli göstermişken ve konuyu Zaman Gezgini’nin kelimeleriyle açıklamışken, ona bu denli şüpheli tavırlarla yaklaşmamalıydık.
n
Yani, onun sunduğu gerekçeleri anlamalıydık…
n
Bir domuz kasabı bile Filby’yi anlayabilirdi.
n
Ama Zaman Gezgini, parçalarının üzerine biraz fazla düşüyordu ve biz ona güvenmiyorduk. Zeki bir adamı ünlü kılacak olan şeyler, elindeki numaralar olarak görülüyordu.
n
Bir şeyleri fazlasıyla kolay yapmak, bir hatadır.
n
Onu ciddiye alan ciddi insanlar, onun tavrından asla tamamen emin hissetmediler; onlar, bir şekilde yargılamadaki şöhretlerini ona emanet etmenin, bir çocuk yuvasını kırılgan porselenle döşemekten farksız olduğunun bilincindeydiler.
n
Bu nedenle şüphesiz, çoğumuzun kafasında buna dair tuhaf olasılıklar olmasına rağmen, o Perşembe ile sonraki arasında zamanda yolculuk hakkında çok fazla şey söylediğimizi sanmıyorum: bunun akla yatkınlığı, yani uygulama yönünden inanılmaz oluşu, oluşabilecek tuhaf tarihsel yanılgı ve bunun yaratacağı bütün karışıklıklara dair olasılıklar tartışılmadı...
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n