“Muazzam bir güne uyandı Mısır. Mısır'a baktı öylece karanlık.
nn
İsmail'e baktı apaydınlık. Omuzları dik, alnı açık.
nn
Usulca ayaklarını topladı.
nn
Gözlerinde mütebessim bir tavır…
nn
İsmail'in alnında bir esmer kelebek…
nn
Hacer'in damarında, İsmail'in kanında…
nn
İbrahim'in alnında Kenan çölü. İsmail’in alnında İbrahim. İsmail’in alnında kesmeyen bir bıçak durmakta. İsmail’in alnından İbrahim geçer.
nn
Musa asasına dayanır. Yunus, balığın karnında yüzer.
nn
İsmail'in alnında İsa çarmıha dayalı.
nn
Mansur '' Ene-l Hak ''diye bağırdı.
nn
Son Nebi, Muhammed Mustafa ''Ümmetim'' diye ilahi güce sığındı.'' Ol, ne olursan ol, yine gel dedi ''Mevlana.''
nn
''Bana seni gerek seni'' dedi aşkın sesi Bizim Yunus.
nn
''Hüzün taze tutar aşk yarasını, yaramdan da hoşum yârimden de ''dedi Tebrizli Şems.
nn
Yemen illerine vardı Veysel Karani.
nn
Davut, bülbüllerle dile geldi. Süleyman, Süleyman'ca konuştu kurtla, kuşla. Meryem ana derin bir ah çekti '' Mesih’ ‘dedi.
nn
Hacer yumdu gözlerini. Cebrail, Hacer'e : ''Yurduna dön, rabbin seni İsmail'le müjdeledi.
nn
''Yusuf'un gözlerinde derin bir kuyu su doldu. Mısır’da Züleyha'nın tılsımı esti bir sabah yelinde.”
nn
nn
(Tanıtım Bülteninden)
nn
nn
n