Arkadaşını Davet Et


Darbe-1201
Darbe-1201
Darbe-1201
Darbe-1201

Darbe-1201 (003246)

0,00
Tedarikçi : Minber
Para Puan : 100
İndirim Oranı : %59 İndirim
KDV Dahil : $45.34
İndirimli : $15.62  + KDV
KDV Dahil : $18.59
Barkod : 9786055000790
KÜ-6
Dini Kitaplar

Arkasındakilerle ve Türkiye'nin Kayıplarıyla DARBE

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

MGV Yayınları

Hazırlayan: Tacettin Çetinkaya
  • Baskı Sayısı: 3. Baskı / Kasım 2016
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 240
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 14 x 21 cm

Şimdi yukarıdan bir bakış yaptığımız zaman ne görüyoruz? 69’da Milli Görüş çıkmış, parlayan yıldız olarak iktidar olmuş. Ne yapmış Siyonizm bunun karşısında? Türkiye rastgele bir ülke değil dünyanın kutbu. Clifford’u göndermiş. Clifford, ABD, CIA Başkanı. Sabah kahvaltısını Demirel’le, öğle yemeğini Ecevit’le beraber yapıyor. Biz hükümetteyiz, ağır sanayi hamlesini yapıyoruz.
Bunu karşılığında " ve hellip;efendim seçimler hazirana alındı, MSP’siz seçim yapılacak, hükümet kurulacak ve hellip;" diye bize sormadan ilan ettiler, birleştiler.
Buna mukabil biz Allah’ın lütfuyla eskisinden daha fazla oy aldık yeninden hükümet olduk. Yeniden iş başına geldik. Bunun üzerine Güneş Motel oyunu oynandı. Ecevit de seçimleri kaybedince Demirel’e geçti. Ama buna rağmen Dışişleri Bakanını düşürdük. 24 kişiyle Meclis’e hâkim olduk.
Baktılar ki bizi hükümetten uzaklaştırmaları yetmiyor, Meclis’ten uzaklaştırmak lazım. Öyleyse "İhtilal yapalım." dediler. 12 Eylül İhtilali yapıldı.
12 Eylül İhtilali’nden sonra Milli Görüşçüler çalıştılar. 1996 Seçimleri’nde en büyük parti oldular. 54. Hükümet’i kurdular.
Türkiye "Yeniden Büyük Türkiye" yolunda mesafe kat etti. 54. Hükümet’te yukarıda bahsettiğim muazzam hizmetler yapılmıştı.
Önce bırakalım başarısız olsun dediler. Sonra baktılar ki bunlar "Yeni Bir Dünya"yı kuruyorlar. Öyleyse ne yapıp edip engellememiz lazım dediler. Sonra hükümetimize 28 Şubat’ı yaptılar.
28 Şubat, dış güçlerin bir tertibidir. 28 Şubat’ta MGK’da geldiler, Makovsky’nin planını Hükümet’e tavsiyemiz diye okudular.
Biz yükseliyoruz onlar hile yapıyorlar. Biz demokratik olarak yükseliyoruz onlar hile yapıyor. Peki efendim tekrar işbaşına geldiğiniz zaman tekrar size müsade etmezlerse ne yapacaksınız? Askerimizi eğiteceğiz. Askerlerimiz de bu vatanın evladı, olan biteni gözleriyle görüyor. Bu sebepten kendilerine Milli Görüş’ü anlatacağız. Kurtuluşun Milli Görüş’te olduğunu ne yapıp yapıp tanıtacağız.

28 Şubat 2010
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN

TAKDİM
Türkiye’nin yakın tarihi aynı zamanda darbeler tarihidir.
1960 İhtilali, 1971 Muhtırası, 12 Eylül Darbesi, 28 Şubat Postmodern Darbesi ve nihayet 15 Temmuz Kalkışması.
Çok partili hayata geçişle birlikte neredeyse her 10 yılda bir siyaset tanklarla dizayn edilmeye çalışılmış, milletimiz dipçik ve postallarla terbiye edilmeye kalkışılmıştır.
Elbette darbeleri sadece görünen yüzüyle değerlendirmek tarihi bir yanılgı olur.
Bu millete kasteden her ihanetin ardında karanlık mihraklar vardır. Bu millete kurulan her kumpasın ardında sinsi hesaplar, bin yıllık planlar vardır.
Bu yüzden adı ister ihtilal olsun ister muhtıra ister kalkışma...
Darbeleri anlamadan Türkiye’yi anlamak, Türkiye’yi anlamadan darbeleri anlamak mümkün değildir.
İşte tam da bu noktada, MGV Yayınları tarafından hazırlanan bu eserin müthiş bir boşluğu dolduracağına inanıyorum.
Bu kitap, darbenin değil demokrasinin, vesayetin değil milli iradenin hakim olduğu bir Türkiye için pusula görevi görecektir.
Çünkü geçmişini bilmeyen geleceğini inşa edemez.
Eğer 12 Eylül'den ders alınsaydı, 28 Şubat olmazdı.
28 Şubat'tan ders alınsaydı, 15 Temmuz yaşanmazdı.
Bazı gerçekler zaman geçtikçe daha iyi anlaşılıyor.
Bugün, askerinden siyasetçisine, gazetecisinden kanaat önderine herkes "Erbakan haklıymış!" diyor.
Ne zaman haksız çıktı ki?
Ama keşke dönemin siyasileri 28 Şubat’ta, apoletin değil demokrasinin yanında dursaydı,.
Keşke dönemin liberalleri, muhafazakarları, gazetecileri, sanatçıları tankın değil Erbakan’ın yanında dursaydı.
Türkiye bugün bunları yaşamak zorunda kalmazdı.
Yine de geç kalmış değiliz.
15 Temmuz Kalkışması bütün vahametine rağmen, milli birlik ve beraberlik adına yeni bir umut ortaya koymuştur.
İnşaAllah bu eser de hem darbeleri hem de Türkiye’yi anlama noktasında bir başucu kaynağı olacaktır.
Emeği geçen bütün kardeşlerimi tebrik ediyorum.
Bu vesileyle, 12 Eylül Darbesi’nde, Kirazlıdere Tutukevinde kader ortaklığı, 28 Şubat Postmodern Darbesi’nde yol arkadaşlığı yapma şerefine nail olduğum Necmettin Erbakan Hocamızı bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Şüphesiz ki güç ve kudret sahibi yalnız Cenab-ı Allah'tır. Allah (cc) milletimizin yar ve yardımcısı olsun.

M. Recai KUTAN
16.08.2016
ANKARA

ÖNSÖZ
Muhterem Erbakan Hocamız darbelerden en fazla mağdur olmuş siyasi liderdir. Siyasi hayatı boyunca engellerle karşılaştı, önü kesildi, mağdur edildi. Ama o hiç yılmadan, ümitsizliğe düşmeden davası için mücadeleye gayretle devam etti.
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi hiçbir siyasi lideri yargılamazken Erbakan yargılandı; hapis yattı, siyasi yasaklı oldu. Milli Nizam Partisi’nden sonra, bu ülkeye birçok hizmetleri olmuş bir siyasi hareketin ikinci partisi Milli Selamet Partisi kapatıldı. Bu ülkeye hizmet aşkıyla tutuşan Erbakan yıllarca mahkemelerde savunmalarla meşgul edildi.

Kenan Evren, darbe öncesi arkadaşlarıyla beraber yaptıkları hazırlıkları ve darbe sonrası yaptıkları düzenlemeleri suçluluk psikolojisi içerisinde "Kenan Evren'in Anıları" olarak Kasım 1990'da kaleme aldı. Bu gerçekleri saptıran anılardaki yanılgıları ve çelişkilerinin yanı sıra Milli Görüş’ün kurtuluş reçetelerinin, hizmet ve hamlelerinin önünün nasıl kesildiğini Muhterem Erbakan basın toplantısıyla bir bir anlattı. Bu hizmetler; Kıbrıs Zaferi, Manevi Kalkınma Hamlesi, Ağır Sanayi ve Harp Sanayi Hamleleri, İslam ülkeleriyle yakınlaşmalarda atılan adımları, şahsiyetli dış politika... Bunların her biri çığır açan icraatlardı.

28 Şubat 1997 Askeri Postmodern Darbesi neticesinde iktidardaki 54. Erbakan Hükümeti'nin ve "Yeniden Büyük Türkiye" için efsane hizmetlerinin önü kesildi. Milli Görüş’ün partisi, Refah Partisi kapatıldı; devamında kurulan Fazilet Partisi de kapatıldı. Milli Görüş’ün iktidara giden yolu tekrar kesildi. Yine mahkemeler, siyasi yasaklar, karalama ve itibarsızlaştırma kampanyaları...

Erbakan, önüne konan tüm engellerin asıl olarak nereden geldiğini, nerede ince ince planlandığını biliyordu. "Bana ne Amerika'dan!... Bana ne Amerika’dan!..." diyerek koalisyon ortağı iken Amerika’ya rağmen afyon ekimini serbest bırakan, Başbakan iken Çekiç Güc'ü kovan odur. Amerika’nın da arkasında yayılmacı, sömürgeci, ezen Siyonist ırkçı gücün bütün kurumlarının olduğunu her fırsatta milletine anlatıyordu. Doların Siyonizm'in sömüren gücü, dolar üzerindeki göz ve piramit sembollerinin "dünya"yı yöneten Siyonist yapıyı ifade eden kademeler olduğunu elindeki "1 Doları" göstere göstere deşifre etti.

Dünyanın anatomisini anlatarak küresel ırkçı emperyalizmin planlarını ve hedeflerini anlatıyordu. Aynı şekilde darbelerin anatomisini anlatarak işbirlikçileri vasıtasıyla ülkeleri nasıl ele geçirdiklerine ve yönettiklerine dikkat çekiyordu. "Emperyalizm, dikkat ederseniz üç şey yapıyor. Bir tanesi medyayı ele geçiriyor, halkı aldatmak için. İkincisi müessesleri ele geçiriyor. Şimdi de dikensiz gül istiyor. Ben ne istersem aynen uygulansın, kolaylıkla emirlerim yerine gelsin. Bunların tedbirlerini almakla meşguldür emperyalizm."

Erbakan’ın yanı sıra asıl kayıplar ülkemizindir. Ülkemizin kayıplarını "Arkasındakilerle ve Türkiye’nin Kayıplarıyla DARBE" ismi altında topladık. Bu kitapta; Erbakan’ın "Kenan Evren’in Anılarındaki Yanılgılar" basın açıklaması, 28 Şubat'ın ülkemize verdiği zararları anlattığı konferansı, Habertürk televizyonunda yaptığı mülakatı, ayrıca Şevket Kazan’ın 28 Şubat kitabından konuyla alakalı bir bölümü, belge ve bilgileri bir araya topladık.

Ekler kısmında ise; Milli Görüş’ün 1970'li yıllardaki çığır açan hizmetleri, büyük hamleleri, askeri darbelerle gerçekleşmesine engel olunan projeler ve ülkemizin kayıpları, 54. Erbakan Hükümeti'nin ekonomide yaptığı önemli düzeltmeleri, buna karşılık 28 Şubat’ın ekonomik gelişmeyi, İslam Birliği’ni ve şahsiyetli politikalarını engellemesini grafikler, tablolar ve yatırım projeleriyle göreceksiniz.
Bu "DARBE" kitabında yer alan her şey Erbakan Hocamızın kendi sözleri ve çizimleridir. Hiçbir yorum koymadık.

Geldiğimiz noktada 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sivil ve asker yöneticilerin gerekli tedbiri almadıkları anlaşılmıştır. Bir örgütün yıllardır himaye edildiği, devletin önemli kademelerine sızdığı/yerleştirildiği ortadadır. 1970 yılından bu yana bu ülkede uzun dönemler başbakanlık yapmış Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit, R. Tayyip Erdoğan ve TSK komutanlarının bunda önemli sorumlulukları olduğu görülmektedir. Örgütün, devletin en kritik noktalarına geldiği, birçok gizli bilgi ve belgeye kolayca ulaşabilecek konumu elde ettiği anlaşılmaktadır.

tehlikesini tespit edip, o gruba karşı hep mesafeli duran tek liderin Erbakan olduğu görüşünün kamuoyuna yerleştiğini görüyoruz. Çok kimsenin sadece bu darbe girişimine değil, ondan önceki 1980 Askeri Darbesi ve 28 Şubat Postmodern Askeri Darbesi dönemlerinde Erbakan’m dikkat çektiği hususlar için "Erbakan’ın söylediklerini anlayamamışız, hep onu hayalci olarak suçlamışız..." diye itiraf ettiklerine şahit oluyoruz. Erbakan’ın milli duruşu, milletine yaptığı hizmetler her kesimden insanların üzerinde ittifak ettiği bir husustur.

Ülkemizin ve Dünya’nın kurtuluşu için Erbakan’ın sunduğu Milli Görüş’ten başka çözüm yolunun olmadığı gerçeği de artık herkes tarafından biliniyor.

Umarız ki bu tek gerçek dikkate alınır. Ülkesini ve milletini seven, bu yolda bütün hayatı boyunca davasının çilesini çeken ve ağır bedeller ödeyen, bunu bir ibadet olarak kabul ederek asla yılmayan ve halinden şikâyet etmeyen ama emperyalizm karşısında kükreyen gerçek kahraman Erbakan'ın açtığı çığırlar örnek alınır. Yeniden Büyük Türkiye gerçekleşir. Yeni Bir Dünya bütün insanlığa adaleti, refahı, onuru getirir.

Sorumluluk gereği olarak bütün bunlar bilinsin istedik, Erbakan’ın DARBE kitabını istifadelerinize sunduk.

Umarız son yüzyılın en önemli devlet ve siyaset adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın tecrübeleri yöneticilerimize ve bütün ezilen ve sömürülen ülkeler için rehber olur. Olur da aynı delikten aynı yılanın defalarca sokmalarına izin verilmez.

Tacettin ÇETİNKAYA

GİRİŞ
Hepinizi hürmetle kucaklıyorum.
Bugün 28 Şubat 2010.
28 Şubat 1997 olayından 13 sene geçmiş bulunuyor.
Tarihin çok önemli bir bölümünü birlikte bir kere daha yaşamak için bir aradayız.
Cenab-ı Allah sonsuz büyüktür. Onun bu yüce şanından dolayı böyle bir kâinat yaratması lazımdı, yarattı.
Şurada yerin altında bir hazine olsa, kimse bilmese, şurada da bir hazine olsa kendisinin bu kâinatın yarattığı bilinse bu İkincisi daha üstündür. Cenab-ı Allah en üstün olduğu için onun üstünlüğünden dolayı bir kâinat yaratması lazımdı, kâinat bunun için yaratılmıştır.
Rabb’imizin yüce dininin şanı dolasıyladır. Bu kâinatın içerisinde gördüğünüz gibi canlı mahlûklar var, cansız mahlûklar var. Canlı mahlûklar cansız mahlûklardan daha mütekâmildir. Ve bunlar 3 kısımdır: Nebatlar, hayvanlar ve insanlar. İnsan maymundan gelmiş değildir, maymun değildir. İnsan ayrı bir türdür. Son zamanlarda hücre üzerinde yapılan çalışmalar, nebat, hayvan ve insanların neticede bir hücreden meydana geldiğini gösteriyor.
Bir ilk hücre var, bu ilk hücreden bakıyorsunuz muhtelif şartlar dolayısıyla bir kedi çıkmış, bu ilk hücreden muhtelif şartlar vasıtasıyla bir insan çıkmış. Bu ilk hücrelerin etrafında kabuklar var, içinde plazmalar var, çekirdekler var. Birbirlerine benziyor mu?
Nasıl oluyor da bu muhtelif mahlûkat çıkıyor. Kromozomun içerisine Cenab-ı Hakk’ın mucizevî bir şekilde yerleştirmiş olduğu program vasıtasıyla bu söylediğimiz gerçekleri yaşıyoruz.
Bu mahlûkatın içerisinde insanlar; nebat ve hayvanlardan üstündür.
Batılılara sormuşlar "Neden üstündür?" "Efendim insanlar konuşur." demişler. Hâlbuki hayvanlar da konuşur. Bugün bunlar laboratuarlarda tespit edilmiştir.
Bundan vazgeçmişler "İnsanlar güler, hayvanlar gülmez." demişler. Hâlbuki birçok çeşit maymunlar gülme yapıyor.
Batılının kafası işlemez çünkü kelime-i tevhide dayanmaz. Teslis; ilmi ve aklı yasakladığı için aklı işlemez.
Bizim İslam âlimleri ne demişler? "İnsanlar nebat ve hayvanlardan üstündür." Cenab-ı Allah’ın verdiği 4 tane meziyetten dolayı.
İnsanlar doğru ile yanlışı ayırabilir, hayvanlar ayıramaz. İnsanlar iyi ile kötüyü, güzelle çirkini ayırabilir, hayvanlar ayıramaz. İnsanlar faydalı ve zararlıyı ayırabilir, hayvanlar ayıramaz. İnsanlar zulümle adaleti ayırabilir, hayvanlar ayıramaz. Bu 4 tane meziyetten dolayı insanlar, hayvanlar ve nebattan daha üstündür ve daha mütekamil varlıklardır.
İnsanlar doğru ile yanlışı ayırdıkları için insanların ilmi vardır. Hayvanların ilmi olmaz. İnsanlar iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini ayırdıkları için insanların dini ve ahlâkı olur. Hayvanların dini ve ahlakı olmaz.
"Şu kediyi görüyor musun, çok sofudur ha!" Bu mümkün değildir, çünkü Cenab-ı Allah ona bu kabiliyeti vermemiştir. İnsanlar faydalı ile zararlıyı ayırır, hayvanlar ayıramaz. Bunun için insanların ekonomisi vardır, hayvanların yoktur. Kediler asırlardan beri mama yiyor, kendileri bir parkın veya bir ormanın kenarında mama atölyesi kurabilmiş değiller. Neden? Çünkü ne yaparsam benim için faydalı olur ayırt edemez.
İnsanlar zulüm ile adaleti ayırdıkları için insanların hukuk ve siyaseti olur, hayvanların hukuk ve siyaseti olmaz.
Fakat insanlar sadece hayvan ve nebattan üstün olarak kal-mamış, insan eşref-i mahlukattır, meleklerden de üstündür.
Meleklerden üstün olmalarının sebebi nedir? Çünkü Cenab-ı Allah insanlara melekler gibi sadece emri yerine getirmek değil "Bak kulum, doğru ile yanlışı ayırt etme kabiliyeti veriyorum. Doğru ile yanlışı ayır, seni serbest bırakıyorum. İstersen doğruya çalış benim rızamı kazan mükâfat al. İstersen batıla çalış zulme çalış, cezanı çek." diye insanlara irade-i cüziye, serbestlik vermiş. Bu serbestlikten dolayı insanlar meleklerden de üstün yaratılmışlardır.
Ben şurada size hitap ederken şu kapıdan Arçelik’in bir maskotu olan robotun uzun boylu, yakışıklısı girse, gelse benim masamın önüne kahve bıraksa, bir de zil bıraksa: "Sizin hizmetinizdeyim, ne zaman basarsanız koşar gelirim, dışarıda oturuyorum." dese, edebinden terbiyesinden dolayı geri geri çıksa, bu takdirde ben bunu gördüğüm zaman ne yaparım?
Afedersiniz: "Vay canına ulan! Şu Japonlar, görüyor musun be, adamlar amma robot yapmışlar!" Dikkatinizi çekiyorum, robotu değil yapanı medhederim. Bundan dolayı insanlar robot olsaydı üstün mahlûk olamazlardı. İnsanlar irade-i cüziye ile robot olarak yaratılmamış, kendilerine serbestlik verilmiş, eşref-i mahlûkat olarak yaratılmışlar.
Peki, her şeyin düzen, intizam içerisinde hayır yolunda olmasını istemiyor mu? Evet istiyor.
Neden her şey hayır yolunda gitmiyor da yanlışlıklar olyor? Çünkü her şey hayır yolunda gitseydi herkesin robot olması lazımdı. Bugünkü imkânlar olmazdı.
Bu kâinat her şeyin robot olmasından daha mükemmel bir Şekilde yaratılmıştır.
İnsanlar irade-i cüziye verilmiş, insanlar hayra da çalışıyor, şerre de çalışıyor. Çok daha mükemmel bir kâinat yaratılmış. Rabb’imiz ne kadar mükemmel bir kâinat yarattığını görelim diye öyle bir kâinat önümüze koymuş. "Bu kâinata bakın eserden müessire intikal edin ve böylece beni tanıyın." buyurmaktadır.
Ben bu girişi niye yaptım?
İnsanlık tarihine baktığımızda Adem'den (as) beri hak ile batıl mücadelesini görürüz. Hak ile batıl mücadelesi içerisinde 28 Şubat önemli bir dönüm noktasıdır. Sözü oraya getirmek için buradan giriyorum.
Batıl, zalim Firavunların zihniyetidir.
Hak ise; peygamberlerin hakkı üstün tutan zihniyetleridir ve peygamberlerin yoludur. Mezopotamya’da nemrutlar döneminde aşiretlerin birbirleri ile kavga ettikleri en kızgın bir dönemde Cenab-ı Allah İbrahim’i (as) gönderdi ve uzun bir süre hakkın hâkimiyeti dönemi yaşandı. Hz. İbrahim (as) saadet dönemi yaşarken Mısır firavunları, yavaş yavaş güçlendi ve Mısırlılar hâkim oldu. Kuvveti üstün tutan zulüm dünyası kuruldu.
Bu, dünyanın en kuvvetli ordusu olduğu noktada cenab-ı Allah Mısır'a karşı Hz. Musa'yı (as) gönderdi. Yeniden hakkı üstün tutan bir medeniyet dönemi yaşandı. Hz. Musa’nın (as), getirdiği hak nizam medeniyetinin hâkim olduğu noktada Yunan medeniyeti güçlendi ve yavaş yavaş batıl Yunan geldi, hâkim oldu. Böylece Yunan en kuvvetli bir noktaya ulaştı.
Onun en kuvvetli olarak ulaştığı noktada Cenab-ı Allah, Hz. İsa’yı (as) gönderdi. Hz. İsa (as) yeniden hakkı üstün tutan medeniyeti kurdu.
Bu medeniyetin en kuvvetliği olduğu noktada Roma yavaş yavaş güçlendi. Roma’nın en güçlü olduğu noktada Cenab-ı Allah, Hz. Muhammed Mustafa’yı (sas) göndererek kıyamete kadar saadet yolunu insanlara gösterdi.
Bundan sonraki dönem İslam dönemidir. Hicretten itibaren 2000 yılına kadar hakkın hâkim olduğu dönemdir. Fakat Siyonizm yeniden 350 seneden beri dünyayı kendi kontrolüne almak için hazırlık yapıyor. İşte içinde bulunduğumuz tarih firavunların dünyaya hâkim olmak için mücadele ettikleri bir dönemdir.

Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın kadim yol arkadaşlarından Recai Kutan Bey'in takdimi ile bu kitapta; 12 Eylül ve 28 Şubat Postmodern askeri darbelerin arkasındaki güçler, darbelerin Ülkemize verdiği maddi ve manevi tahribatlar ve bu tahribatların boyutları belge ve bilgilerle bir araya toplandı.

"DARBE kitabının içeriği Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızın kendi sözleri ve çizimleridir. Yorumsuz ve ilavesiz olarak sizlere sunulmuştur."

İÇİNDEKİLER
GİRİŞ
1. BÖLÜM
ERBAKAN AÇIKLIYOR: KENAN EVRENİN ANILARINDAKİ YANILGILAR
EVREN EMPERYALİZMİN PROPAGANDASINA KAPILMIŞ
EVREN'E KALSAYDI KIBRIS ELDEN ÇIKARDI
MSP SÖMÜRÜYE KARŞI OLDUĞU İÇİN EMPERYALİZMİN HEDEFİ OLMUŞTU
EVREN İNSAN HAKLARI KONUSUNDA DA YANILGI İÇİNDEDİR
12 EYLÜL’ÜN PERDE ARKASI - 1
12 EYLÜL’ÜN PERDE ARKASI - 2
EMPERYALİZM 12 EYLÜL’Ü NASIL İSTİSMAR ETTİ?
EVREN OLAYLARI DA ANLAMAMIŞ
MEĞER EVRENİN PLANINI BOZMUŞUZ
12 EYLÜL TÜRKİYE’YE EN AZ 10 YIL KAYBETTİRDİ
NETİCE
2. BÖLÜM
28 ŞUBAT POST MODERN DARBE VE EKONOMİK HAYATA ETKİLERİ
3. BÖLÜM
TARİHE GEÇEN GÜN: 28 ŞUBAT
4. BÖLÜM
HABERTÜRK RÖPORTAJI
5. BÖLÜM
EKLER
İNDEKS
KAYNAKÇA

cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR