İçimde dinmek bilmeyen bir sızı vardı, gözlerimin perdesinde sönmeyen bir ateş, ateşin ortasında yanan iki yaralı ruh…
n
Onlar bizim ruhlarımızdı, bitmeyen bu yangınsa ikimizin hak edilmiş cezasıydı. Çıkmazıydı, sonuydu, uçurumuydu…
n
Ama suçluydu; kaderin sadece kendi avuçlarında olduğuna inandı, en büyük günahını karanlık bir geceye hapsedebileceğini sandı, yanıldı.
n
Ve suçluydum; çünkü hep sustum, sırtımı döndüm, kalbimi kapattım. Sonunda ikimiz için, iki derin mezar kazdım.
n
Mecruh düşüncelerin elime tutuşturduğu silahı önce ona, sonra kendime doğrultacaktım. İki ölüm gördüğüm iki karanlık gece için, iki kurşunla bitirecektim işimizi. Olmadı. O silah sadece benim kalbimde patladı.
n
“Bunu bana neden yapıyorsun?” diye sordu. Hiçbir şey söyleyemedim. Kendi içinde mağlup olduğu kaçıncı savaştı bu? “Ben bileklerime kelepçe takıldığında bile bu kadar tutsak hissetmemiştim… Benden daha ne istiyorsun?”
n
n
(Tanıtım Bülteninden)
n